Kürt özgürlük hareketinin stratejisi çok açık. Bu stratejinin esası, şu anda ABD ile (kısmen AB ile) Rusya ve Çin arasındaki kutuplaşmada “üçüncü yolda” yürümektir. Üçüncü yol, ne ABD ve AB karşıtlığıdır, ne de Rusya ve Çin karşıtlığı. Ama daha da önemlisi üçüncü yol ne ABD ve AB yanlılığı, ne de Rusya ve Çin yanlılığıdır. Üçüncü yol küresel emperyalist güçlerin rekabet ve çatışmasının yaratacağı uygarlık krizine karşı biricik alternatif yoldur. Savaşa karşı barış alternatifidir.
Bugünkü somut durumda Rusya ve Çin halklar için totaliter bir cehennemdir. Nispeten ABD ve esas olarak AB ise, devletler açısından değil, ama örgütlü, eğitimli ve demokrat yurttaşların büyük bölümü bakımından demokrasinin yaşayabildiği yerlerdir. Elbette buralarda da ırkçılık, Yahudi düşmanlığı, İslamofobi gibi eğilimler tehlikeli şekilde güçlenmektedir. Ama unutmayalım ki, bu kıt’alarda demokrasi geleneği güçlüdür.
O nedenledir ki, üçüncü yolun belirli bir kilometresinde eğer Konfederal Ortadoğu Ortak Evi inşa edilebilirse, örneğin Avrupa Birliği ile kurulacak bağ buradaki demokratik güçlere öyle büyük bir destek verecektir ki, Avrupa Birliği’nin “biçimsel” Konfederal yapısını Demokratik Konfederalizme dönüştürmek mümkün olabilecektir. Bunun ABD’deki “biçimsel Konfederalizme” de etkisi kesinlikle olacaktır. Demek ki üçüncü yol aynı zamanda Avrupa ve Amerika kıt’ası için de demokratik bir alternatiftir.
Hiç kuşkusuz böyle bir dönüşüm, Rus ve Çin halkının hafızasında Lenin ve Mao dönemlerinin anılarını da canlandıracaktır. Demokrasi isteyen Ruslar ve Çinliler karşılarındaki örneğe bakarak ülkelerinde egemen Çin ve Rus emperyalizminin teokratik yapısına itiraz edeceklerdir. Üçüncü yol tüm dünya için gerçek demokratik alternatiftir.
Açıkça ifade ediyorum: Üçüncü yol elbette kolay bir yol değildir. Küresel dev güçlere karşı onu zafere ulaştırmak çetin bir meseledir. Ama soralım, bu zor alternatif dışında, mevcut dünya durumunu kökten değiştirecek bir başka alternatifi olan var mıdır? Türk devleti ABD’ye mi teslim olsam, Rusya ve Çin’e mi diyerek yalpalıyor. Kemalistlerin Ergenekoncu kanadı Çin’in, Rusya’nın peyki olmak için çalışıyor. Liberaller AB üyeliğinde kurtuluşu arıyor. CHP tümünün fraksiyonlarını içinde barındırdığı için olduğu yerde patinaj yapıyor.
Sanırım Kürt özgürlük hareketinin stratejisinin önemi anlaşıldı. Şimdi gelelim CHP’ye. Ona “üçüncü yolda” Kürt halkıyla yürü diyen yok. Bu olacak iş değildir. Ama ona kurucusu Mustafa Kemal’in “Batılılaşma” hedefini hatırlatmalıyız. Bu parti AKP ve MHP’nin Türkiye’yi Batıdan kopartmak yönündeki adımlarına ortak olduğu sürece, Batılı devletler Erdoğan rejimine destek vermeye devam edeceklerdir. İktidar umudu olmayan bir “milliyetçi-laik partiye” boşuna yatırım yapmak yerine Erdoğan’ın milliyetçi-dinci rejimini kullanmayı tercih edecektir.
O nedenle CHP milliyetçi ayak bağlarından kurtulmak zorundadır. Tabanını “sahte anti emperyalizm” adına AKP’nin Batı düşmanı çizgisine mahkum etmemelidir. CHP’liler “Türkiye’nin yeri Rusya ve Çin değil, Batıdır. AB’dir. Ama biz Batı ile Rusya ve Çin arasında çatışmayı yumuşatan bir politika izleyeceğiz. Türkiye’yi böyle bir rol oynayabilecek duruma getireceğiz, ülkemizdeki savaşa son vereceğiz, hükümete gelir gelmez Kürt sorununu çözeceğiz. İşgal edilen topraklardan çekileceğiz. Kıbrıs’ta federal çözümü gerçekleştireceğiz. Avrupa’ya karşı mülteci şantajına son vereceğiz, Akdeniz’de uluslararası hukuk ve hakkaniyet ilkeleri temelinde Yunanistan’la ihtilafları ortadan kaldıracağız, bütün komşularımızla karşılıklı çıkar, işbirliği temelinde saldırmazlık anlaşmaları imzalayacağız, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği ilkelerini tastamam uygulayacağız” dediği gün, AKP-MHP rejiminin –devrimci değil de- sistem içi alternatifi haline gelecektir. Bu da ülkede HDP’nin de içinde yer aldığı demokratik bir ittifakın kurulmasını garanti altına alacaktır.
CHP ne yapıyor? Bu dediklerimin tam tersini yapıyor. Dış politikada “devletin yanında” yer alma adına rejimin yanında yer alıyor ve böyle bir dış politikanın içeride totaliter uygulamalara yol açtığını bildiği halde bu tutumla alternatif olamıyor.
Mesela şunu düşünemiyor: Alman ilkokullarında öğrencilere her sabah “Almanım doğruyum, çalışkanım, ne mutlu Almanım diyene” şeklinde bir “andımız” okutulsa, bunu okutanlar o gün hapsi boylar. Ama CHP’li yazar-çizer takımı rejime “Andımızı” yasakladın diye muhalefet edince, Batılılar bu duruma “Türk ‘sosyal demokratları’ Erdoğan’dan da geri” diyerek, kıs kıs gülüyor.
Sonuç: CHP “batılılaşma” yolunda yürüsün, Kürt halkı ve dostları “üçüncü yolda” yürüsün, Türkiye selamete çıksın.