Rusya dünyanın en geniş topraklarına sahip. Petrol, doğalgaz, orman ve daha nice rezervlere sahip. Dünyada dili en çok konuşulan ülkelerden biri. Birçok etnik, kültür, inanç grubunun iç içe olduğu 145 milyon nüfusu ama coğrayasının dışında da 10 milyonlarca Rusun olduğu, tarihsel olarak bir kültür deryası. Dostoyevksi, Tolstoy, Çaykovski gibi nice edebiyatçıları, sanatçıları olan bir geçmişi var. Büyük savaşları, direniş destanları ile insanlık tarihine iz bırakmış, dünya tarihine yön vermiştir. Köylü bir toplum iken kendi içinde devrim niteliğinde sıçramalar yapmış, yetmemiş toplumsal siyasal sisteminde büyük dönüşümler yaratmış bir ülkedir.
Ama aynı Rusya on yıllardır bir kriz yaşıyor. Ne zaman ki, Batı ülkeleri ile silahlanma yarışına girmeye başladı, medeniyetinden, tarihinden, kültüründen, değerlerinden de tüketmeye başladı. Stalin’den Putin’e diktatörler yaratıyor artık Rusya. Zenginleri birer oligark, yani mala mülke servete zorla el koyan, aynı zamanda mafya örgütlemesi olan güçler ülke ekonomisine hakim. Yeryüzündeki tüm karapara işlerinde, zor ve şiddet olaylarında bir biçimde elleri vardır. Meşhur Sovyetlerde belki de en etkili kurum olan KGB’den siber saldırılara genişleyen derin ve güçlü bir istihbarat ağı yaratmanın övgüsünü taşıyabilir belki. Ancak bu ağ sayesinde algoritmayı düşünsel, teknik, bilimsel gelişmeler için değil, aksine çeşitli ülkelerin siyaset sistemlerine, ekonomik kaynaklarına, bilgi işlem birimlerine saldırmak, yıkmak için kullandılar. Yani kendilerinin ve insanlığın yerine zihni kodları, kültür değerleri entrika, kirlilik üreten kurumlar, pis ama güçlü bir mekanizmalar oluşturdu. Daha da ötesi belki dünya yüzeyindeki bütün canlıları bir anda bitirecek, nükleer dahil karada, havada, denizde, uzayda çeşitli silah dokumanlarına sahip bu diktatörler ve oligarklar ülkesi.
Ve bu Rusya’nın insanları fakir, başka ülkelere kaçıyorlar. Bir italya, bir Hollanda kadar ekonomik güce sahip değil. Japonya, Almanya, Çin, ABD, İngiltere ile bırakın kıyaslamayı Güney Kore, Tayland, Singapur hatta Hong Kong kadar ekonomide, teknikte ve finans gücünde etkili değil. Bu ülkelerin sahip olduğu markalar, patentler, ekonomik refahın yanından bile geçemez. Ama aslında soydaşları olan Ukrayna ile ekonomik sosyal birlik oluşturup demokratik, paylaşımcı yolla güçlenecekken, topraklarını işgal ve ilhak edip zorbaca kendine katmayı tasarlıyor. Diktatör varken bu ülkede artık büyük edebiyatçıların, sanatçıların, düşünürlerin, ustaların, uzmanların, dehaların izleri birer birer siliniyor. İnsanlığa doğalgaz, petrol, silah satıyor. Yani ölüm kusan araçlar, çevreyi kirleten ve rant yaratan ürünler.
Şimdi Türkiye’nin rol modeli Rusya. Demokrasi ve barış yolunu seçen Kürtlerin yaşadığı toprakların her milimine, her koordinatına asker yerleştirerek hüküm süreceğini düşünen Türkiye. Ermeniler, Rumlar, Lazlar, Kürtler, Gürcüler, Çerkesler, Arnavutlar nice halkı ya katletti ya asimile etti ya da sürgün ederek yok etti. Maket gibi birkaç tane silah yapınca kendini imparatorluk hayallerine kaptırıp her yere saldırmanın iştahıyla aleme nizam getireceğini sanmanın patolojik dünyasında artık mafya liderleri ülkenin entelektüelleri, toplum liderleri oldu. Entelektüelleri ise mafya, politika, vurguncuların kuryelerine ya da yağcısına dönüştü.
Sefalet, cehalet, itaat, tapınma tam da böylesi despotik toplumun mekanizmasıdır. Artan fakirleşmeye çare bulmak için gerekli olan bilimin, araştırmanın, emeğin, çalışmanın, üretmenin, estetiğin, kültürün, aydınlanmanın, yaratıcılığın yerini duaların, sloganların, öfke ve şiddetin, kişiye-paraya-güce tapınmanın, hiyerarşinin aldığı bir ülke var artık.
Bunların gözünde dünyanın en güzel coğrafyası baraj, yol ve bina, en güzel kıyıları rant sahası, en güzel dağları karakol bölgesi, en kadim dilleri asimilasyon kurbanı, en derin tarihi definecilerin yağmasıdır.
Kemalizm’den Erdoğanizm’e bu coğrayada her şey ama her şey daha çok ölüyor, her şey daha nefessiz, her şey daha bir siniyor.
Bravo size bravo. Eserinizle gurur duyun.