Sivil toplum örgütleri, dernek ve vakıflara kayyum yasasını gazetemize değerlendirdi
Yadigar Aygün
Demokratik kitle örgütleri ve vakıfların faaliyetlerini kısıtlayan, kayyum atanmasının önünü açan, yardım toplamayı yasaklayan ve ağır yaptırımlar getiren Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin teklif yasalaştı. Artık, somut bir tanımı da olmayan “terör”, “terörist” damgası vurulan yöneticiler nedeniyle dernek ve örgütlere kayyum atanabilecek, çalışmaları engellenebilecek. Demokratik kitle örgütlerinin, derneklerin, vakıfların faaliyetlerinin kısıtlanması ve İçişleri Bakanlığı’nca yöneticilerinin görevden alınması ve yerlerine kayyum atanmasının kolaylaştırılması ile ilgili maddeleri de içeren yasa teklifi tüm tepki ve karşı çıkışlara rağmen Meclis’te kabul edildi.
Toplumu susturmak
İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin teklifin tüm itirazlara rağmen yasalaştığına dikkat çekti. Yoleri, AKP’nin bu yasa ile sivil toplumu susturmayı ve baskı altına almayı amaçladığını söyledi. Yoleri, “Yargıyı ve medyayı kontrol altına alan ve iktidarını daim kılmak isteyen iktidar, yanlış politikaları ve yol açtığı haksızlıklar karşısında da toplumun tek konuşanı, tek susturulamayanı sivil toplumu bu kanunla susturmak istiyor. Bu yasa ile demokrasiden ve insan haklarından tamamen uzaklaşılıyor ve rejim, diktatörlük yolunda kurumsallaştırılıyor. Son 4 yılda yapılan pek çok düzenleme ile gelinen noktada AKP gitse bile kurumsallaştırdığı diktatörlük varlığını devam ettirecek. Mesele, iktidarın varlığını korumasının da ötesine geçmiş görünüyor. Dernekler ve vakıfların yanında sivil hareketler bu yasanın hedefinde. Sivil toplumun susturulması toplumsal varoluşumuzu yakından ilgilendirmekte. Toplumsal sorunlara dair örgütlenmenin, birlikte mücadele etmenin, hakikatlerin paylaşımının, dayanışmanın hayati önem taşıdığı bugün bu yasa ile bu alan tamamen etkisizleştirilmek isteniyor. Dernek ve vakıf yöneticilerinin kesinleşmiş mahkeme kararı olmaksızın asılsız suçlamalarla görevden alınabilecek olması masumiyet karinesi ve örgütlenme özgürlüğünün açık ihlalidir” dedi.
Mücadeleyi zora sokacak
Yoleri, bu yasanın insan hak ve özgürlüklerine, kazanılmış haklara ve uluslararası hukuka aykırı olduğuna dikkat çekti. Yoleri, bir an önce bu yasanın veto edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Yoleri, “Dernek ve vakıf faaliyetlerinin durdurulabilmesi, mallarının dondurulması ile sivil örgütler kapatılmaktan beter hale getirilmek isteniyor. Dernek ve vakıfların denetiminde kolluğun da yetkilendirilebilecek olması, bir dernek denetlenirken birlikte iş yaptığı dernek ve vakıfların da denetlenebilmesi durumu, tüm bunlar sivil toplum kuruluşları arasındaki dayanışmayı ve birlikte mücadeleyi büyük zora sokacaktır. İnsan hak ve özgürlükleri alanında, demokrasi alanında kazanılmış haklarımızı tehdit eden bu yasa ile iktidar uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan sorumluluklarına da aykırı davranıyor. Bu düzenleme uluslararası alandan da ciddi tepkilere neden olacak büyük ihtimalle. Her anlamda ciddi sorun kaynağı olan bu yasa tüm bu nedenlerle veto edilmeli” diye konuştu.
Engelleyemeyecekler
Hak İnisiyatifi Derneği Başkanı Mehmet Akif Koçer, Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) toplumdaki önemine dikkat çekti. Koçer, ne olursa olsun STK’lerin engellenemeyeceğini vurguladı. Koçer, “Kanaatimce, yürütme, dikensiz gül bahçesi istiyor. Ne yaparsa yapsın, sorgulayan, itiraz eden birilerinin olmasını istemiyor. Bu ise hayatın gerçekleri ve insani yönetim ilkeleri ile bağdaşmıyor. Çünkü, yürütmenin yaptığı hataları gören, tespit eden, yanlışlarını kendisine ve kamuoyuna bildiren, devlet denilen devasa gücü, evrensel hukuk ilkeleri ile sınırlamaya çalışan bir sivil toplum daima bulunmuş ve bulunmalı. Bu işi tarihin değişik dönemlerinde değişik topluluklar yapmış, bugün de yapılmaya devam ediliyor. Yapılmaya çalışılan hiçbir denge ve denetleme mekanizmasının olmadığı bir yönetimdir. Ancak bu talep haksız ve yanlış bir taleptir ve başarılı olmayacaktır. Çünkü insanda, akıl ve vicdan olduğu müddetçe, meşru yöntemlerle örgütlenecek, sorgulayacak ve yanlışa itiraz edecektir. İnsan tabiatını değiştirmedikçe hiçbir yönetimin bunları engellemesi mümkün değildir” dedi.
Haklar ağır yara alacak
Koçer, bu kanunla sivil toplum ve özellikle muhalif sivil toplumun susturulmak istendiğinin altını çizdi. Koçer, “Sayın İçişleri Bakanı’nın görüşmesinden bahseden Yusuf Kaplan, İslamcı dernek ve vakıflara bunun uygulanmayacağı konusunda beyanda bulunduğunu Twitter hesabından duyurmuştur. Şayet demokratik bir toplumda zorunlu tedbirleri içeren bir kanunsa, bir kısmına niçin uygulamama sözü veriyorsunuz. Şayet gerekli ve zorunlu bir kanun değilse niçin çıkartıyorsunuz? Bu kanunun veto edileceğini umuyoruz. Ancak böyle olmaz ve kesinleşir ise insanların örgütlenme hakkı, örgütlü olarak düşüncelerini ifade etme hakkı ciddi ve ağır şekilde yara alacaktır” diye konuştu.
Tüm toplum zarar görecek
Tüm toplumun bu kanundan zarar göreceğini söyleyen Koçer, “Türkiye toplumu, tebaa geleneğinden gelen bir toplumdur. Birey olma, vatandaş olarak haklarını bilme ve talep etme, Türkiye toplumunun yeni yeni tanıştığı bir alandır. Zaten bu kadar zayıf olan sivil toplum, bir de her sene periyodik denetim, hakkında kovuşturma açılan bir yöneticiden dolayı, derneğin faaliyetlerinin durdurulması, hatta kayyum atanması yaptırımlarının kolayca uygulandığı bir ortamda ölecektir. Bu ise toplumdaki eksikliklerin tespitini, hataların düzeltilmesi ihtimallerini ortadan kaldıracak ve sonuç olarak tüm toplum bundan zarar görecektir. Halbuki meşru muhalefet adaletin denge unsurudur. Meşru yöntemlerle muhalefeti en etkili yapacak olan ise sivil toplum kuruluşlarıdır. Bunların bitirilmesi ise toplumun kokuşmasının zeminini hazırlayacaktır” dedi.
Cezai hükümlülükler
Yasaklara aykırı hareket edenler, fiil, daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, 1 yıldan 8 yıla kadar çeşitli cezalara veya adli para cezasına çarptırılabilecek. Mal varlığının dondurulmasıyla ilgili alınan kararın gereğini yerine getirmeyen veya yerine getirmekte ihmal veya gecikme gösteren kişilere, fiil, daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası verilecek. Söz konusu suçların, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ya da bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, daha ağır ceza verilebilecek. Valilik veya İçişleri Bakanlığı’nın talebi üzerine hakim kararıyla izinsiz yardım toplama faaliyetlerine ilişkin içeriğe erişimin engellenmesi kararı verilebilecek. Yine dernek ve vakıflara mahkeme kararı olmadan hakkında “terör” soruşturması açılan kişilerin yerine kayyum atanabilecek.
Özgürlükler engelleniyor
Deniz Yıldızı Kadın Dayanışma Derneği’nden Ayla Tokmak, bu yasanın hem Anayasa’ya hem de imzalanan birçok uluslararası sözleşmeye de aykırı olduğunu belirtti. Tokmak, bu yasanın örgütlenme özgürlüğüne ve pek çok hakka karşı bir saldırı olduğunu vurguladı. Tokmak, “Yasanın adı ‘Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesi.’ Matruşka gibi içinden Dernekler Yasası, yardım toplama vs. çıkıyor. Adına baktığımızda itiraz edilecek hiçbir şey yok gibi görünüyor. Kitle imha silahlarına elbette karşıyız. Finansmanının da önlenmesi için birtakım tedbirlerin alınması elbette gerekli. Devletin de görevi zaten ama bunu Dernekler Yasası ile ilişkilendirmek, sanki bir taşla iki kuş vurmak bizce. Bu durum hem Anayasa’ya hem de imzaladığımız birçok uluslararası sözleşmeye de aykırı. OHAL’in normal hale gelmesinden başka bir şey değil. Örgütlenme özgürlüğü engelleniyor” dedi.
Tek sesliliği meşrulaştırmaktır
Çocuk İhmali ve İstismarı Derneği Sözcüsü Volkan Çolakoğlu, bu kanunun tek sesliliği meşrulaştırmak için çıkarıldığını söyledi. Çolakoğlu, “Sivil toplum kuruluşlarının yönetim organları derneğin en üst karar organı olan Genel Kurul tarafından oylanarak seçilir. STK kendi iradesiyle bir yönetim seçer. Demokrasinin temeli olan seçme ve seçilme özgürlüğü dahi yok sayılarak pek çok kamu idaresine kayyum atandığı bir süreçte, sivil topluma da kayyum atanmasının önünün açılması en basit tabirle tek sesliliği meşrulaştırmaktır. Bir sivil toplum kuruluşu yasalara aykırı iş ya da eylemler içindeyse zaten mevcut yasalarımızın hükümleri gereğince kapatılabilir. Kanun koyucunun niyetini beyan eder açıklamalar yapması tüm toplum için faydalı olacaktır” diye belirtti.