Suriye’de “Açık Kapı Politikası”nı, rejimin kaybetmesi, Kürtlerin statüye kavuşmaması, El Kaide ve İhvan çizgisinin kazanması üzerine ören Türkiye’nin geldiği nokta İdlib bataklığı oldu. Sadece dünkü bombardımanda onlarca asker yaşamını yitirdi ve yaralandı.
Türkiye’nin Astana ve Soçi mutabakatlarıyla girdiği Suriye’nin İdlib kentinde savaş kızışıyor. 2011 yılında patlak veren iç savaşta sahada varlık göstermek için ülkede silahlı grupların kontrolünü eline alan El Kaide uzantılı ve Müslüman Kardeşler (İhvan’ı Müslimîn) zihniyetli grupları destekleyen Türkiye, gelinen aşamada İdlib’de Suriye rejimiyle karşı karşıya geldi. En son önceki gün Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) yönelik bombardımanda onlarca asker yaşamını yitirdi ve yaralandı.
Suriye politikası
Kürt varlığını tehdit kabul edip politikasının orjinine “Kürt kazanımlarını bertaraf etmeyi” koyan Türkiye, NATO ve öncüsü ABD’yi de yanına alamayınca Rusya ile iş tutmaya başladı. Uzun bir süre Irak’ta El Kaide uzantısı olarak ortaya çıkıp Suriye’de etkin olan DAİŞ ile adı anılan Türkiye, Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ve uluslararası koalisyonun önünü alamayınca Suriye sahasına Rusya desteğiyle girmeye başladı.
Rus ruleti
Rusya ve ABD’ye verdiği tavizler sonrası “Fırat Kalkanı” adını verdiği operasyon ile Cerablus’tan girip Ezaz ve Bab’a kadar inen Türkiye, 2018 yılında Efrîn için himayesindeki selefi grupları Halep, Guta ve Hama’dan İdlib’e çekti. El Kaide menşeili grupları İdlib’de toplayan Türkiye, Rusya ile ilişkilerini derinleştirip, Kürtlerin kazanımlarını yok etmek için bir taraftan da ABD ile pazarlıklar yaptı. O dönem, bölgeyi iyi bilen uzmanlar dahil her siyasetçi söz konusu grupların Türkiye için gün geldiğinde tehdit olacağını söylese de, AKP iktidarı dinlemedi. Türkiye, politikasında değişiklik yapmak yerine, Suriye’deki varlığını Girê Spî ve Serêkaniye ile geliştirdi.
Açık kapı politikası
Türkiye, 2018 yılı sonuna kadar “Açık Kapı Politikası” uygulayarak, Suriye’den 5 milyona yakın mülteci aldı. Bu mültecileri hem Avrupa’ya karşı koz olarak kullandı hem de Birleşmiş Milletler (BM) üzerinden ekonomik destek sağlamaya çalıştı. Bu politikasında istediğini alamayınca, “Açık Kapı Politikası”nı bırakıp, kapıyı sadece himayesindeki selefi gruplara açtı.
Kürt olmasın ısrarı
Tüm bunlar yaşanırken de Suriye topraklarındaki en büyük güç olan DSG’yi ile Kuzey ve Doğu Suriye yönetiminin uluslararası çözüm masalarında yer almasını engelledi. Bu haliyle Cenevre kentinde BM öncülüğünde yapılan sayısız toplantıdan sonuç çıkmazken, Rusya ve İran ile Kazakistan’ın başkenti Astana’da toplantılar düzenlendi. Bu toplantılarda, Rusya ve İran çıkarlarını geliştirmek için Türkiye’ye ev ödevleri verdi. Bunlardan ilki, grupları taşıdıkları İdlib’in radikal unsurlardan temizlenmesi, M4-M5 karayollarının rejim denetiminde açılması, 15-20 kilometre silahsız bölgenin oluşturulması oldu.
Ödevler neden yapılmadı?
Ancak Türkiye bu ödevlerini yapmak yerine kurduğu gözlem noktalarını büyüttü ve silahlı selefi gruplara verdiği desteklerle kalıcı olmalarını sağladı. Gelinen noktada Suriye Kürt sorununun çözümü için müzakere yöntemini öne çıkarıp, İdlib’in radikal unsurlardan temizlenmesini önüne koydu. Bu çerçevede rejim İdlib’de ilerleyince, günümüze kadar Türkiye için iş yapan gruplar destek istedi. Türkiye ya grupları karşısına alıp onları yerleştirdiği Efrin, Cerablus, Ezaz, Bab, Girê Spî ve Serêkaniyê’de savaşı göze alacak ya da destek vermeyi sürdürecek. Türkiye ikinci yolu tercih edince de Rusya ve Suriye rejim güçlerinin saldırısına açık hale geldi.
Amaç ne?
Suriye iç savaşındaki politikalarıyla Akdeniz’e inmeyi başaran Rusya, Ortadoğu’da güç bulundurma ve hakimiyet kurma amacını gerçekleştiren İran, Türkiye’nin halen çözülememiş politik amacı çatışmaya başladı. Bu sebeple Suriye hava sahasının önemli bir kısmını kapatan Rusya’yı hedef alamayan Türkiye, her ne kadar rejim saldırıları dese de, ana aktörün Rusya olduğu biliniyor.
Bazı sorular
İdlib’de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da adını savaş olarak koyduğu çatışmaların nereye varacağı tartışılırken, savaşın seyri şu sorulara verilecek yanıtlarda gizli:
1- Türkiye, Suriye politikasında neyi amaçlıyor?
2- Suriye’nin var olan hükümeti (Libya’da meşru olduğu için Sarac hükümeti destekleniyor) ve kendi topraklarında yaşayan Kürtlerin kazanımları Türkiye için neden tehdit olsun?
3- İnsanlık için tehdit olarak görülen selefi DAİŞ, El Kaide, HTŞ ve İhvan savunucusu grupların “muhalif gruplar” adıyla Türkiye’nin dostları olabilir mi?
4- TSK, Efrîn, Cerablus, Ezaz, Bab, Girê Spî ve Serêkaniyê’de neyi, kimi koruyor?
5 – İdlib’de HTŞ’yi tasfiye etme, M4-M5 yollarını açma, silahsız bölge oluşturma görevlerini neden gerçekleştirilemedi?
6 – Suriye toprağı olan İdlib’e neden askeri yığınak yapılıyor, kim korunuyor?
7 – Suriye rejiminin dünyanın “terörist” olarak adlandırdığı HTŞ ile mücadelesi meşru değil midir?
8 – Rusya resmen hava saldırılarını kendisinin yaptığını deklare etse de saldırılar neden rejime mal ediliyor?
Nazım Daştan/İdlib-MA